Olimpiyat hedefi ile çalışmalarını sürdüren Esra Gökcek ile bir röportaj gerçekleştirdik. Gökcek’e triatlon sporunda ailelere düşenlerden yarış hazırlıklarına kadar birçok konuyu sorduk. Biz sorduk o açık yüreklilikle yanıtladı. Sizleri bu keyifli söyleşi ile baş başa bırakıyoruz.
Triatlona 18 yerine daha erken yaşta başlamayı ister miydiniz, 18 yaşında başlamanın size avantajları ve dezavantajları neler oldu?
Aslında 1 yıl daha erken başlamak isterdim çünkü henüz acemiyken hemen elitler kategorisine geçmiş oldum. 1 sene daha genç kategoride yarışıp tecrübe edinerek Elit kategoriye geçmek isterdim. Ancak yine de elitler kategorisine çabuk adapte oldum. Mental olarak zaten hazırdım. Bu yaşta başlamanın benim için dezavantajı olmadı çünkü 18 yaşıma kadar profesyonel olarak yüzdüm. Bilindiği üzere zaten triatlonda yüzme çok önemli. Zaten 18-20 yaşına kadar da triatlonda aslında yüzme ağırlıklı çalışmak gerekiyor, uzun mesafe yüzmek gerekiyor. Benim dezavantajıma olduğunu düşünebileceğim nokta sadece 18 yaşıma kadar hiç koşmamış olmam olabilir. Yüzerken bir yandan az da olsa koşsaydım şimdi koşu etabında kendimi geliştirmek için ekstra çaba sarf etmeme gerek kalmazdı :)
Triatlon fiziksel olduğu kadar mental de bir spor. Siz bu oranı nasıl görüyorsun, mental çalışmalarınızı nasıl yapıyorsunuz?
Her spor branşında mental hazırlık önemlidir. Triatlon, bence fiziksel olarak dünyadaki en zor sporlardan biri. Sonuçta saatlerinizi harcıyorsunuz, defalarca aynı şeyi tekrar ediyorsunuz. Binlerce kez, belki de daha fazlası. Sporcu olmak inatçı bir ruh gerektiriyor. Bazen vücudunuz durmak istiyor ama kafanızda bir hedefiniz ve sporculuk bilinciniz var ise devam ediyorsunuz. Aslında burada spor disiplini devreye giriyor. İnsan kendini çabuk motive edebilir, bir müzik dinlemek, bir film izlemek belki okuduğunuz bir hikâye sizi motive edebilir ama disiplin içten gelen bir şey. Bulamazsınız. Bence asıl mantalite disiplindir.
“Aile desteği çok önemli”
Triatlona yeni başlamayı düşünen bir miniğe ve ailesine, tecrübeli bir milli sporcu olarak ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?
Yeni başlayan sporcuların ailelerine vereceğim tavsiye, çıkacakları uzun ve zorlu bir yolculukta çocuklarına verdikleri desteği iyi hissettirmeleri, doğru yönlendirmeleri, sporun tüm güzel yanlarından faydalanmayı çocuklarına öğretmeleri olur. Aile desteği çok önemli. Triatlon ile ilgili olarak minik sporculara ve ailelerine ilerleyen zamanlarda detaylı bir yazı yazacağım.
Yurt dışında birçok ülkede yarıştınız, yarışmaya devam ediyorsunuz. Ülkemizde triatlonun gelişmesi için ne gibi farklı adımlar atılabilir?
İlk önce aileler bilinçlenmeli, seminerler verilmeli. Bu sadece triatlon branşı için değil her spor branşı için gerekiyor. Antrenörlerimize gelişim seminerleri düzenlenmeli, yurtdışında takip edilen sistemler yakından incelenmeli. Genç ve elit sporcular için triatlon branşlarına uygun merkezlerde kamplar düzenlenmeli, testlerle belirlenmiş hedef sporcuların uluslararası antrenman gruplarına dahil edilmeleri ve uluslararası seviyedeki kamplara katılmaları gerekiyor. Triatlon masraflı bir spor ve benim gözlemimde ülkemizde yaşanan problemlerden en önemlisi sporcuların rahatlıkla bütçe bulamamaları oluyor. Federasyonumuzun hedef sporcularına bütçesel destekte bulunması, mesela bütçeli özel organizasyonların düzenlenmesi, dünya sıralamalarında federasyon tarafından belirlenmiş hedef ulaşımında bir bütçe desteği sporcuları daha çok motive edebilir.
Bir yarış sizin için fiziksel ve mental olarak ne zaman başlıyor? Hazırlık süreciniz her yarış için aynı mı?
Profesyonel bir yüzücüyken sezon başındayken belirlediğimiz, yıl içerisindeki hedef yarışlarımız öncesinde bir “taiper” dönemimiz olurdu. Yüklenme-dinlenme ilişkisi haftalara bölünürdü. Taiper dönemi, yarışa son 4 hafta olurdu. Son 2 hafta mesafeler çok azalır, son hafta ise şiddet tamamen kesilir ve vücut dinlenmeye alınırdı. Triatlonda ise Elit sporcularda böyle bir durum söz konusu değil. Her an yarışmaya hazır olmamız gerekiyor. Stratejik değişiklikler, sezon içerisindeki performans iniş-çıkışları programınızı değiştirebiliyor ve neredeyse ayda 2 kez müsabakanız oluyor. Her birinden alabildiğiniz en iyi dereceyi ve puanı almaya çalışmanız gerekiyor. Dolayısıyla yüzmede olduğu gibi taiper süreciniz olmuyor. Benim antrenman ve yarış dönemi sistemimde ise son 7 gün mesafeler azalıyor, son 5 gün şiddet kademeli olarak azalıyor. Yarıştan bir gün öncesinde yarım saat “easy” bisiklet sürerim. Bu, genelde yarış parkurunda olur. Dönüşleri kontrol ederim, riskli yerleri gözden geçiririm. Parkurda yüzme etabında 1500-2000 metre kadar yüzer, giriş ve çıkış çalışırım. Daha sonra günün kalanında kendimi dinlenmeye alırım. Erken uyurum ve yarışa odaklanırım.
Triatlonu 3 kelimeyle özetlemek gerekirse ne derdiniz?
Özveri, azim - disiplin ve aşk…
Sosyal medyayı oldukça aktif kullanıyorsunuz, profesyonel bir triatlet olarak sosyal medya hayatınızda ne gibi bir öneme sahip?
Sosyal medya hayatımda büyük bir öneme sahip! Bu durumdan pek memnun değilim aslına bakarsanız. Profesyonel sporcu olmasam sanırım sosyal medya hesaplarımı da kapatırdım veya bu hesabımı dondurup sadece aile ve arkadaşlarımın olduğu gizli bir hesap açardım. Ancak günümüzde her şey sosyal medyadan ilerliyor. Gittiğiniz yarışma, elde ettiğiniz başarılar veya başarısızlığınız hemen sosyal medya tarafından dünyanın her yerine yayılıyor. Dolayısıyla sponsorlar, iş birliği içerisinde olduğunuz firmalar, hatta artık tüm kurumlar sosyal medya üzerinden iş yapıyor. Ben, bir profesyonel sporcu olarak sosyal medyayı aktif kullanmalıyım ki sponsorların ilgisini çekmeli. Onlar için sizin sahip olduğunuz başarılardan ziyade sosyal medyadaki takipçileriniz ve paylaştığınız görsel önemli. Ben bu çağda artık sadece spor yaparak para kazanamam, içerikler üretmeli ve markaların dikkatini çekmeliyim.
Spor dışındaki kısıtlı vaktinizi genelde nasıl geçirirsiniz? Söz gelimi Netflix’te açıp dizi izlediğiniz de oluyor mu?
Ah Netflix! Olmazsa olmazım. Antrenman aralarında, evde trainer yaparken veya akşamları esnetme / form roller yaparken hep bir dizi izlerim. Antrenmanlarımdan geriye gerçekten kısıtlı bir zaman kalıyor ama artık zamanımı nasıl değerlendireceğimi biliyorum. Bisikletimin temizliği için vakit ayırıyorum mesela. Pırıl pırıl olmalı her zaman. Ben ona iyi bakacağım ki o da bana iyi baksın. Bir yandan bakımına da özen gösteren bir sporcuyum. Bazen uçaktan inip akşam geç bir saatte bile kuaföre gittiğim oluyor. İstedikten sonra her şeye vakit bulunuyor yani. :)